あぶくさぶく -9ページ目

あぶくさぶく

トルコ語あれこれ

103. Bölüm Yayın: 19 Haziran 2013

Hatice'nin ölüm. Şah-ı, Mihrima, Gülfem, Afife, Mercan, cariyeler, herkes siyah kıyafetlerinde. Onların önünden Hatice'nin tabudu geçiyor. Sümbül tabudunu yükleniyor.

Cami önünde beyler, paşalar ve Süleyman tabudun karşısındalar. Cenaze töreni yoktur herhalde, intihar olduğu için. Herkes üzülüyor.

Manisa'da Mehmed ve İlyas askerlerle birlikte ormanda avcılık yapıyor.

Amasya'da Mahidevran ile Fidan konuşuyor. Dedikodu varmış. Mahidevran Mustafa'ya geldi. Mahidevran'a göre Mihrima Mehmed'i tahta çıkarmak için hazırlık başlamış. Yahya Barbasros Hayreddin paşa'yı getirmeye gitmiş. Birazdan gelecekler.

Mihrima ile Rüstem. Rüstem de Barbaros'un Amasya'ya gittiğini biliyordu.

Süleyman perişan göründü. Süleyman paşa ile konuşuyor. Bali bey geldi de Süleyman yalnız kalmak isedi. İkisi de çıktı. Odasının önünde Hüsrev paşa ile Matrakçı ile karşılaştı. Hüsrev paşa da hiç iyi değil.

İlyas Mehmed'i askerlerde kaçırdı. İlyas bir şey yapacak gibiydi. Ama askerler yetişti.

Amasya'da tekrar Mahidevran ile Fidan konuşuyor. Mahidevran İlyas'ı inandığını konuştu.

Bahçede Mihrima Bali bey ila buluştu. Mihrima ondan yardım istedi. Artık herkes Hürrem'in ölmesini inanıyor. Ama Mihrima kabul edemiyor. Böyle konuşurken Rüstem onları gördü. Rüstem dargın dargın yanına geldi. Mihrima "Paşam hoş geldin. Bali bey ile karşılaştık, sohbet ediyorduk." Rüstem Bali bey'e "Sana bizden uzak durmana söylemiştim. Neden karşıma çıkıyorsun?" Bali bey cevap vermeden gidecekti ama Rüstem "Sualime cevap ver." diye cevabını zorladı. Kavga çıkacakken Mihrima durdurdu. Bali bey çıktıktan sonra Mihrima "Onun suç yok. Ben çağırdım onu." diye açıkladı.

Amasya'daki Mustafa'ya Yahya Barbaros getirdi. Mustafa onun gelmesini istemedi. Rüstem bu fırsat kaçırmamasını düşündüğünden. Barbaros sefer karar alındığını söyledi. Süleyman Avstrya'ya çıkacak. Barbaros da donanma ile sefere katılacak. Ama Süleyman Mustafa'nın sancakta kalmasını söylemiş. Mehmed de öyleymiş.

Gece ormanda Mehmed ile İlyas. Mehmed de sefere katılmadan sancakta kalmasını istemiyor. Biraz konuştuktan sonra Mehmed yatağa gitti.

Koridorda Mihrima Bali bey ile karşılaştı. Mihrima "Bugün olanlara üzgünüm, lakin içiniz rahat olsun. Sana zarar gelmesi müsaade etmem."

İlyas ormanda gizli gizli biriyle buluştu. O İlyas'a bir sepet verdi.

Afife Süleyman'a rutin rapor verdikten sonra ona Selim Sultan'ın hatırı söyleyerek iç açmaya çalıştı.

İlyas Mehmed'in çadıra dönüp askere uyup uyumadığını sordu. Asker "Uydular." deyince İlyas "Bir bakayım." diyerek içine girdi. Çadırın eteğinden sepet alıp içinde olan yılan yere koydu. Tabii ki zehirli yılan olmalı.

Süleyman rüya gördü. Mehmed'e bir şey mi oldu diye meraklandı.

İlyas çadırın önünde asker ile konuşuyor. Hiç kimse Mehmed'e yaklaşmamasını söyledi. Tam o zaman başka asker geldi. Mühim haber varmış. Mehmed'i uyandırıp haber vermek gerektiğini söyledi. Şu an yılan çadırda. Tabii ki İlyas onu uyandırmak istemedi. İlyas kendi çadıra girip yılanı alıp kesti. Haremde Cian hatun fenalaşmış. Mehmed hemen döneceğini karar verdi. Mehmed İlyas'a can borcu olmasını söyledi.

Gece Bali bey Süleyman'a geldi. Seferden döndükten sonra memlekete dönmek istediğini söyledi. Ziyaret değil dönmemek üzere. Memleket Tuna nehri tarafındaymış. Bali bey "Ben buraya ait değil, Hünkarım." dedi de Süleyman diyerek hemen izin vermedi.

Sabah Süleyman hareme geldi. Sefere çıkmadan önce veda etmek için. Hanım sultanlarla bir bir vedalaştı. Süleyman Mihrima'ya "Saray sana emanet." deyince Şah-ı ve Gülfem rahatsız oldu.

Süleyman gittikten sonra Şah-ı "Mihrima, sık sık geleyim." Mihrima "Gelmeyin, sultanım, gelmeyin." dedi. "Ne demek şimdi bu?" "Sizin aramızdaki tek bağlı hünkarımız. O burda değilken sizin yüzünüz görmek sesiniz duymak istemiyorum." Şaşırtıcı bu ama öyle oldu. Mihrima Süleyman seferdeyken Şah-ı'nın hareme gelmesine yasağa koydu.

Mustafa Barbaros ile hala konuşuyor. Barbaros onu sefere sürüklemeye çalışıyor gibiydi. Barbaros Mustafa'yı sarayın kapısına getirdi. Orada askerler onu bekliyordu. Onlardan biri bağırarak sadakat sözleri söyledi. Mustafa bunu görünce Süleyman'ın emriye karşı sefere çıkmasını karar verdi. "Allah bireynize güç yüreğinize inanç varsın."

Mehmed Amasya'daki saraya dönüp Cihan ile görüştü. Biraz iyileşmişti. Ama Mehmed öğrendiğine göre vaziyet kötüymüş. Çiçek hastalığıymış.

1543 yılında Belgrad'da. Süleyman çadırda toplantıda. Vezir-e azam durmunu anlattı. Nereye gideceğini de konuştular. Tartışma vardı. Rüstem ile Hüsrev ve Bali bey karşı karşıya. Ama sonunda Süleyman Hüsrev'in fikriye hak vererek Estergon'a gideceğini karar verdi. Toplantı bittikten sonra Rüstem Bali bey ile kavga başlayacak gibi oldu.

Haremde Mihrima mektup kutusu alıp Rüstem'den gelen son mektubu arıyordu ama bulamadı yani kayıp oldu. Zira Şah-ı şunu çalmıştı. Casus olan Emin şunu çalmış. Ama mektupta önemli şeyler yazılmamış. Şah-ı ona mektubunu önceki yerine gizlice geri koymasını söyledi.

Mihrima ile Sümbül konuşuyor. Sümbül "Şah-ı sultan'ın boceğinin biridir muhakkak, sultanım. Derhal herkes sual ederim." dedi de Mihrima gerek olmadığını söyledi. Bir cariye Mihrima'nın kızı getirdi çünkü Emin hatun çıktığı için. Mihrima ile Sümbül bir çırpında ondan şüphelendi.

Şah-ı ile Gülfem kendi sarayda konuşuyor. Mihrima ve Rüstem arasında kama koymak için iş çeviriyor.

Emin Mihrima'nın dairesine dönüp mektup geri koymak için mektup kutusunu açıyordu. Oraya Mihrima geldi. Mihrima onun kolunu tuttu da yakalamadı.

Mutfakta Şeker Mercan'a tatlı vererek sohbet ediyordu. Mercan mutfağın defteri görmek istedi. Sümbül geldi. Mihrima Şah-ı'yı çağırmasını söylemiş. Mercan defter bakmadan çıktı.
Manisa'da Mehmed ile Cihan. İlyas çarşıdaymış.

İlyas çarşıda değildi biriyle buluştu. Ondan maske ve eldiven alıp onu taktı. Bir evine girdi. Evin içinde çiçek hastalığından ölen kişi vardı. İlyas onda kan aldı şişeye koydu.

Gece Mihrima kendi dairesinde. Şah-ı geldi. Mihrima onu sofraya davet etti. Hürrem'in sevdiği yemekmiş. Şah-ı zehirden korkuyordu. Mihrima kendi dairesinde zehirlemeyeceğini anlattı.

Mercan koridordan geçip Şah-ı'yı görmek istedi. Ama Sümbül durdurdu. Anlaşma yapmışlar, o taraf senin bu taraf benim diye. Yine de Mercan onu görmek istedi. Sümbül izin vermedi. Mihrima önemli olmayan şeyler konuşarak yavaş yavaş konuya girdi. Emin hatun getirildi. Kız doğduğu günden beri onu Mihrima'nın evine soktuğunu söyledi. Mihrima Şah-ı yıllardır yaptığı suçlu şeyler teker teker bahsetti. Sonunda en geç yarın payıtahtan asla dönmemek üzere çıkmasını söyledi. Şah-ı "Senin Hürrem'e benzediğini söyldiler herkes. Lakin bnzemekten daha fazlasın. Ta kendisi olmuşsun." Mihrima onun mal da Hürrem'in vakfına vermesini söyledi. Şah-ı öfkeyle çıktı.

Gülfem Mercan ile karşılaştı. Mercan kendisi Mihrima'nın dairesine gidememesini anlatarak Gülfem'i gitmesine tavsiye etti.

Gülfem koridorda Şah-ı ile görüştü. Ama Şah-ı hiç konuşmadan gitti.

Sümbül geldi. Mihrima yarın sabah bu iş biteceğini söyledi. Sonra Emin'i denize atmasını söyledi.

Manisa'da Mehmed bir asker ile kılıç oynıyordu. Oraya İlyas geldi. Mehmed onunla kılıç oynamaya başladı. İstediği gibi İlyas Mehmed'i yaraladı. Büyük yara değildi ama yeterli.

Amasya'da Mahidevran'a Mustafa geldi. Mahidevran kalkarken ayna düşürdü. Gabriella verdiği ayna. Günah ayna denilmiş. Mustafa divan toplantısına çıkınca Fidan geldi. Mahidevran ile konuştu. İlyas ile alakalı konuyu. Fidan onun mektup getirdi.

Sabah Şah-ı'nın sarayda taşınmak için hazırlık başladı. Mercan geldi şaşakaldı. Şah-ı kendi odada. Mercan geldi. Mercan şu an öğrenmiş Şah-ı payıtahtan çıkacağını. Mercan onunla birlikte gitmesini istedi de Şah-ı izin vermedi. Sonunda Şah-ı yola çıktı.

Mihrima balkonda. Sümbül geldi. Şah-ı'nın taşınmaya başladığını ve çok para vakfıya verdiğini de söyledi.

Manisa'da Mehmed yara olduğu için yatıyor. Fahriye kızıp bunu yapan kişiyi cezalandıracağını söyledi de Mehmed oyaladı. İlyas ile Mehmed konuşuyordu. İlyas sargı değiştirmesini teklif ederek değiştirmeye başladı. İlyas ilaca çiçek hastalığından kirlenmiş olan kan gizlice koyup yaraya sürdü.

Estergon Kalesi Yakınları, Ağustos 1543. Irmağın bu tarafta Süleyman'ın kampı kuruldu, karşısında kala yanıyor. Bali bey'e göre kale düşmüş.

Mehmed çiçek hastalığına bulaşmış.

Estergon'da Süleyman Mehmed yazmış mektup okudu. Yanında Ebussuud efendi, onunla sohbet ediyor.

Gece Süleyman çadırda kitap okuyordu. Bali bey geldi. Ayrıma vakti geldiğini söyledi. Süleyman onu istemedi de kabul etti. Süleyman "Benden sana müsaade." Bali bey çadırın önünde Matrakçı ile konuştu.

Süleyman tekrar rüya gördü.

Manisa'dan haber alınca Mihrima Sümbül ile birlikte Manisa'ya geldi. Mehmed'i görmek istedi de herkes durdurmaya çalıştı. Ama ne yazık ki Mehmed ölmüş.

Mehmed'in ölüm haberi Amasya'daki Mahidevran'a da ulaştı. Tam o zaman "Günah Ayna" masadan yere düştü.

Süleyman Edirne yakınlarında. Mehmed'in ölüm haber oraya da geldi. Çadırın önünde düzenlenen askerler göğüşü vura vura taziye gösterdiler.

Mihrima'lar saraya dönen yolda. Saraya döner dönmez dua okuttu. Süleyman da saraya vardı. Mehmed'i payıtahta getirmesini söyledi. Mihrima Süleyman'a görmek istedi de Süleyman hiç kimseye görmek istememiş.

Günler geçti. Bir gün Süleyman balkonda uyuyordu. Rüstem haber getirdi. Hürrem dönmüş. Arabayla hasbahçeye geldi. Bali bey ata binip bunu görüyordu, sonra çıktı. Onun ne iş var burada? Neyse sonunda Süleyman Hürrem ile kucakladı.

Muhteşem Yüzyıl (Star TV)

出窓のサロン (キュタヤ)
$あぶくさぶく
<カー>と<ケー>

トルコ語のアルファベットの読みは、母音は、"a" なら <アー>というように、母音を そのまま発音する. 子音については、"d" なら <デー>、"p" なら <ペー>というように、子音に <エー>を つけて発音するのが基本です.

当然、"k" は <ケー>です. ところが どっこい、学校や文法書では <ケー>だと 教わるのに、実際は 誰も <ケー>と 発音しません. テレビのアナウンサーですらです. では なんと言うかというと <カー>です. <テロリスト集団>として ニュースに しょっちゅう登場する ペーカーカー(Partiya Karkerên Kurdistan、クルディスタン労働者党)などは 耳にタコができてます.

なぜ "k"? という疑問が 湧くわけなんですが、これには 二つ可能性が ありそう.
① フランス語、ドイツ語など ヨーロッパの言語の影響.
② トルコ語の単語の中で "k" で 始まるものが 一番多い.

トルコ語の子音が 皆<エー>という音であるため、"k" で 始まる単語が 一番多いことから "k" を <カー>と 発音することで 聞き間違いが 減らせるという意味は あると 思います. また、独仏語とも <カ(ー)>なんですが、独仏語とも 例えば "n" は <エヌ>です. ところが トルコ語では <ネー>なので、独仏語より 紛らわしい名前のアルファベットが 多いことになります. したがって この点からも "k" を <カー>と 呼ぶ意味が あります.

ここまで来たら もう<カー>を 正式な読みと してしまった方が いいんじゃないかと 思うんですが.

先日 初めて "k" を <ケー>と 読む人を 知りました. 皮肉なことに、クルド人で、しかも 37年間 国外(ドイツ)で 過ごしてきた人物、ミュージシャンの Şivan Perwer 氏です. 彼が 今年 37年ぶりに トルコに一時帰国し CNN Türk に 出演しました. そのインタビューの中で ペーケーケーと 言ってました. ドイツ語社会に 長く住んできたのに 不思議ですね(ドイツ語なら ペーカーカー). 察するに、子供の頃 トルコの学校で <ケー>と 教わり、すぐに 国外に移住してしまったために それが そのまま 残ったのかも.

ところで、番組で 彼は 一昔前なら 考えられないほど 率直に クルド人としての 考えを述べてます. 昨今の抗議運動を マスコミが 当初 報道しなかったことが 批判されてますが、それでも トルコは Şivan Perwer 氏の そういう発言を 許容する社会に なったとは 言えますね. 一方、彼は まだ トルコに 戻るつもりは ないそうです. 「ドイツは 違った考えを 認める社会だから」というんですけど、ドイツにも トルコ人などの移住者に対する 蔑視・反感は あるのに それでも トルコよりいい・・・ということなんですね.


Wikipedia - ドイツ語アルファベット
Wikipedia - フランス語

Şivan Perwer が CNN Türk に 出演したときの動画




ドイツ・バイエルン州にあるノイ・シュバンシュタイン城
$あぶくさぶく
て~へんだ、て~へんだ

トルコの<時代劇ドラマ>を 見ていると、スルタンの命令や 緊急の情報などを 大衆に 知らせてまわる人物が 登場します. <号外>係のような感じです. そのときの 決まり文句が これ.

"Duyduk duymadık demeyin!! Hünkarımız hasta düşmüşler!! Duyduk duymadık demeyin!!"

"Duyduk duymadık demeyin!!" を 情報の前だけでなく 後でも繰り返すのが味噌.

江戸時代の日本なら「て~へんだ、て~へんだ、耳の穴かっぽじって よ~く聞きやがれ、将軍様が ご病気だい.」って感じか? (ちょっと無理やりな 品のない訳ですが.)

この口上を 一番 よく聞くのは "Muhteşem Yüzyıl" ですが、近代物のドラマ(共和国初期)でも 聞いたことがあります、記憶違いでなければ・・・. 残念ながら もちろん、実際に 生で聞いたことは ありません.

騒然とした 昨今の情勢、耳をすませば "Duyduk duymadık demeyin!!" っていう声が 聞こえるかも・・・.


学校には 必ず アタテュルクの像がある (イズミルの小学校)
$あぶくさぶく
大山鳴動してネズミ一匹

この諺は 日本人なら 誰でも知っていると 思うんですが、トルコにも びっくりするぐらい 似た諺が あるんですね.

Dağ doğura doğura fare doğurdu. あるいは
Dağ doğura doğura bir fare doğurmuş.

"doğura doğura" の部分を どう訳そうか ちょっと悩むところですね. この <動詞の語幹+(a または e)>を 2回繰り返す表現は、何度も 繰り返しながら あるいは 長い間 ある動作をしながら・・・という意味ですね.

Sora sora geldim. (何度も人に聞きながら やってきた)
Ağlaya ağlaya anlattı. (泣き続けながら 説明した)
Gözümün içine baka baka yalan söyledi. (人の目を見ながら 平気で嘘をついた)

これの発展形で ちょっと 人を侮蔑したり 憤慨したりするときの表現があります.

Yapa yapa bunu mu yaptın? (やるやるって言って 結局 やったのが これ?)
Bula bula bu araba mı buldun? (車を探す探すって言って 結局 見つけた車がこれ?)

"doğura doğura" の場合は これでしょうね. <山が 生まれる生まれると大騒ぎしたが、その結果 生まれてきたのは 一匹のネズミだった>という意味ですかね. これは 日本の諺と 直接の関係があるのでは、いやいや <大山鳴動して>は 中国の諺だろうから 中国の諺が 東西に伝わったのか・・・などと 思ってしまいますが、なんと <大山鳴動して>は 古代ローマの詩人ホラティウスの言葉が起源なんだそうですね. そのことに 一番 びっくりです. ラテン語では "Parturiunt montes, nascitur ridiculus mus. (山々が産気づいて滑稽な鼠が一匹生まれる)" というんだそうです. ちなみに 英語では "The mountains have brought forth a mouse.(山々が一匹の鼠を生んだ.※)".

※ 故事ことわざ辞典では「一匹の鼠を動かした」と なってますが、誤訳であろうと 思われるので、ここでは「生んだ」としておきました.

故事ことわざ辞典



エフェソス(エフェス)に 水を送っていたと思われる 古代の水道橋の跡 (シリンジェ)

$あぶくさぶく
102. Bölüm Yayın: 12 Haziran 2013

Hanımlar Hürrem'in yatak odasına geldiler. Cihangir de. Süleyman Mustafa ve Mehmed ile geldi. Süleyman Cihangir ve hizmetçiler dışara çıkardı. Süleyman hanım sultanlara sordu "Mustafa'nın söylediğine göre Hürrem günlerdir kayıptır. Ve hiç kimse nerede olduğunu bilmiyor, öyle mi?" diye. Şah-ı arama devam ediyor, bulacaklar onu dediğinde Mihrima "Hepimiz üzldü doğru değil, Hünkarım. Bazılar sevindi." diyerek olayı anlattı. Sonunda düşman sultanlar yaptı diye suçladı. Süleyman Mihrima ve Mehmed'i dışara çıkardı.

Odanın önünde Sümbül ile Rüstem konuşuyor. Yanında Bali bey. Oraya Mihrima ile Mehmed çıktı. Mihrima Rüstem ile kucakladı.

Şah-ı Süleyman'a Mihrima'nın durumu açıkladı. Mihrima o günden beri perişan olduğu için öfkeyle öyle konuştuğunu söyledi. Süleyman sultanlara uzak da olsa yakın da olsa bu işe alakası bulunursa ağır ceza vereceğini söyledi. Hatice ise Hürrem'in kayıp olmasına hiç umurunda olmadığını söyledi. Süleyman'ın aklı dengesi bozulacak gibiydi. Herkesi dışara çıkarıp Rüstem ve Bali bey çağırdı.

Koridorda Mehmed Mustafa'yı kınadı. Mustafa da saygısızlığına kızdı.

Süleyman Rüstem'e büyük aramaya derhal başlamasını emretti. Bali bey'ye sultanlar ve şehzadeler de dahil herkesi sorguya çekmesini söyledi.

Gece Ebussuud efendi Süleyman'a geldi. Balkonda konuştu. Süleyman sefere çıkmadan önce önüne bir derviş çıktığını anlattı. Süleyman bu olaydan onun söylediklerinden korkuyor. Bu yüzden hoca çelebi'yi çağırdı herhalde. Konşurken Bali bey geldi. Ebussuud efendi çıktıktan sonra Bali bey herkese sorgu sual etmeye başladığını söyledi. Bali bey Selim adını yazılan mektup getirdi. Bu mektubu getiren Murat ismili ağa o günden sonra kayıp olduğunu söyledi. Bali bey ertesi gün sultanları sorgu sual edeceğini söyledi.

Mihrima ile Mehmed. Mihrima Mehmed'e Mustafa'nın suç olmadığını söyledi. Oraya Rüstem geldi. Rüstem Mehmed'e daha dikkatli olmasını söyleyerek Manisa'ya çıkmasını önerdi. Mehmed annesi dönmeden önce hiç bir yere gidemez diye kabul etmedi.

Gece Şah-ı'nın sarayda Şah-ı, Hatice, Hüsrev ve Mahidevran konuşuyor. Mustafa, Mercan da yanında. Hüsrev Hatice'yi kendi saraya getirmesini istedi de Hatice orada kalmasını ısrar etti. Hüsrev bazgeçip döndü.

Süleyman perişan oldu. Odadan çıkıp Hürrem'in dairesine uğradı. Odası bomboş, hiç kimse yoktu. O gece orada kaldı.

Sabah Mahidevran ile Mustafa hasodaya geldi. Mercan ile konuştu. Bali bey sorgu için bekliyormuş. Ama onlarla ayrı ayrı görüşmek istemiş. Birinci olarak Mustafa gitti. Sorgu sual ederken perde arkasında kitabet her söyledikleri yazdı.

Cihangir annesinin dairesine gitmek istedi. Gelince babasını buldu. Yani Hürrem'in yatakta oturarak uyuyordu. Cihangir rüya gördüğünü söyledi.

Mustafa çıkınca Mahidevran çağırıldı. Bali bey onu sorgu sual ettiği zaman biri Mercan'a geldi. Rüstem onu çağırıyor dedi. Mahidevran ise sert sorgudan dayanamaz oldu. Sorgu odasından çıktı. Çıkınca Hatice ve Şah-ı ile karşılaştı.

Şah-ı sorgu odasına girdi. Sonra Hatice. Hürrem'i öldürmek istemiştiğini söyledi de yapamadığını söyledi.

Süleyman Matrakçı ve askerlerle birlikte ata binip ormandan geçiyordu. Yürüyen kadın gördü. Süleyman onun Hürrem olmasını inanıp ona yaklaştı. Ama hiç tanımayan kadındı.

Mustafa ile Yahya bahçede konuşuyor. Oraya Medmed geldi. Mustafa kaçacak gibiydi ama Mehmed konuşmak istedi. Mehmed samimiyetle konuştu. Sonunda kucakladı kardeşler.

Mercan zindana buyur edildi. Rüstem bekliyordu. Rüstem iki kişi yakalamıştı. İkisi de Mercan için çalışmıştığını söylemişler.

Sümbül, Afife ve Fahriye konuşuyordu. Oraya Düzgün ağa geldi de yere düştü. Hemen hekim çağırıldı. Sümbül Bali bey'e haber verdi. Düzgün ağa Hürrem'i Konya'ya götüren kafilenin başındaymış.

Zindanda Rüstem iki kişi ve Mercan'a tehdit ederek sorgu sual ediyordu. Birinci kişiye sordu "Hürrem sultan nerede?" "Bilmiyorum." deyince boğazını kesti. İkincisine de aynı şey yaptı. Sıra Mercan'da. Aynı soru sordu. Tam boğazını kesecekken Düzgün ağa geldi diye haber geldi. Rüstem hemen ona görüşmeye zindandan çıktı.

Bali bey Düzgün ağa'sının yatağına gelip sorgu sual etmeye başladı. Düzgün'e göre araba saldırıldığını Hürrem nerede olduğunu bilmediğini söyledi. Süleyman da yanına geldi de aynı şey konuştu.

Şah-ı'nın sarayda Şah-ı, Hatice, Mahidevran ve Gülfem konuşuyor. Oraya Mercan geldi. Demek ki boğazını kesilmemiş. Düzgün ağa'nın döndüğünü söyledi. Herkes korktuğu gibi göründü.

Süleyman Bali bey, Rüstem ve askerlerle birlikte yola çıktı. Tabii saldırılan yere gidecek. Oraya gelir gelmez aramaya başlattı. Süleyman yerde Hürrem'in yüzüğünü buldu.

Mustafa Cihangir ile konuşuyor. Yanında Mehmed. Mihrima da geldi. Herkes Düzgün'den alınan bilgi öğrenmek istiyor. Şah-ı ile Gülfem de geldi. Ama malumat yoktu.

Aylar geçti. Şehzade Mehmed Manisa'da Mustafa ise Amasya'da yerleşti. Mustafa'nın psikolojik durum iyi değil. Ama Mehmed huzur içinde yaşıyor. Ayrıca Cihan adlı kadın gebeymiş. Evladını doğuracak.

Hatice Süleyman'a geldi. Hatice de sevgilisini kaybettiği için Süleyman'ı iyi anlayabildiğini söyledi. Eski günler gibi oldu kardeşler.

Mihrima odasında. Rüstem döndü. Süleyman işi yapamaz olduğunu anlattı. Askerler dedikodu yapıyormuş. Hemen önlem alınmazsa Süleyman tahtan indirilecerek Mustafa tahta çıkacağını söyledi. Rüstem Mihrima'nın Süleyman'ın yanında kalmasını teklif etti.

Divan toplantısında. Süleyman yoktu. Paşalar tartışıyor. Oraya Süleyman geldi. Barbaros'a göre Avstrya'da husus varmış. Süleyman sefer için hazırlık başlamasını söyledi.

Şah-ı'nın sarayda. Hatice geldi. Şah-ı ona dün gece gelmediğini nerede olduğuu sordu. Hatice sarayda Süleyman'ın yanında kaldığını söyledi. Yani barıştı.

Mihrima Sümbül ile konuşuyor. Ona göre haremde Şah-ı ve Hatice'nin etkisi yoğunlaşıyormuş. Bunu duyunca Mihrima Hürrem'in dairesine taşınmasını söyledi.

Süleyman Bali bey ile konuşurken Mihrima geldi. Sarayda kalacağını söyledi.

Amasya'da Mustafa odasında. Fidan geldi. On gün falan sonra Mahidevran ziyaretten döneceğini söyledi.

Manisa'da Mehmed çarşıya çıkacaktı. Hizmetçi olan Elyas'a misafir gelmiş. Elyas bahçeye çıkıp o "misafir" ile görüştü. Mahidevran'dı. Gizli gizli Manisa'ya kadar gelmiş. Yani Elyas Mahidevran'ın casusu. Mahidevran "Artık buraya geldim. Mehmed'in canını almam vakti geldi."

Gece Bali bey Matrakçı ile konuşuyor. İkisi de Rüstem'den nefret eder. Oraya biri geldi.

Süleyman Hürrem'in mektup okuyor. Tahayyül gördü. Ormanda Hatice ile karşılaştı. Hatice onu bir yere götürdü. Hürrem'in mezarı gibi bir yerdi. Bali bey geldi. Daha önce sahte mektubu getiren Murat ağa yakalanmış. Yarın buraya getirecekler.

Sabah Rüstem Süleyman'a geldiğinde Süleyman burada değilmiş zindana gitmiş.

Zindanda Bali bey Murat'a işkence yapa yapa sorgu sual ediyor. Ama Murat hiç bir şey konuşmadı. Oraya Süleyman geldi. Kendisi Murat'a sual etti. "Hürrem nerede?" Murat "Gerçekten bilmiyorum. Bana sadece mektup götürmesini söylediler." Süleyman "Kim verdi bu emri?" Murat "Ali ağa" Süleyman "Kimdir bu Ali ağa? Nasıl buluruz?" Süleyman böyle sual etmeya devam ederken Rüstem geldi. "Ben biliyorum, hünkarım. Ben de sorgu sual etmiştim." Süleyman "Kimdir?" Rüstem "Hatice sultan'ın ağalardan biri."

Şah-ı'nın sarayda Şah-ı, Hatice ve Gülfem kahvaltıda. Hüsrev geldi. Kim olduğunu belli olmadı ama Hürrem ile alakalı olan biri yakalanmış. Oraya Ali ağa geldi. Hatice onunla fısıl fısıl konuştu. Sonra Hatice yukarıya çıktı. Hatice her şeye hazır olduğu gibiydi.

Süleyman Bali bey ve Rüstem ile birlikte Şah-ı'nın saraya geliyordu. Ama bahçeye çıkınca aniden ata binip Şah-ı'nın saraya gitti. Süleyman Hatice'nin yatak odasına geldi de hiç kimse yoktu. Süleyman balkonda onu buldu. Hatice korkluğa yaslanıyordu. "Hürrem'i sen kaçırdığını söylediler. Doğru mu, sen mi yaptın?" diye sordu Süleyman. "Hürrem nerede?" Hatice cevap vermeden kendisi hakkında konuştu. "Bunu benden başkası bilmiyor. Bu yüzden..." deyince düştü. Elinden şişe düştü. Kendisini zehirledi herhalde. Hatice biraz sonra öldü. Yanına Şah-ı ile Gülfem de gelmişti.

Bir evde kadın yerde yatıyor. Biri ona yemek getirdi. Belki de Hürrem mi?

Muhteşem Yüzyıl (Star TV)

今回も ヒュッレムは 前回 失踪したまま 現れませんでした. ただ、ヒュッレムが 生きていることを 暗示するような場面で 終わってましたので、恐らく 次回は ヒュッレムも 復活してくれるでしょう.


市場の空き地で寝る犬 (イズミル)
$あぶくさぶく
あのドラマに何が?

先週は あの "Muhteşem Yüzyıl" の第101話の放送でしたが、ちょっと いつもと違う感じでした. 何より変だったのは ヒロインの Hürrem が 一度も 画面に 出なかったこと. それと、放送時間が 通常より 40~50分も 短かったこと.

このドラマ、視聴率が 70% とか 80% とか 言われたり、今 <時の人>になっている エルドアン首相が、実際の スレイマン大帝は 遠征に明け暮れたスルタンなのに、ハレムに 入り浸っているような描写を しているのは けしからんと 苦言を呈したとか しなかったとか なにかと話題の絶えないドラマです.

実際の ヒュッレムは よく スレイマンに 手紙を書いた人だったらしく、遠征に出ることの多かったスレイマンを つなぎとめたのは 彼女の手紙だったとも・・・. だとすると、エルドアン氏の信じるスレイマン像とは 少し違って、スレイマンが 遠征に出ることが 多かったがゆえに ヒュッレムが 権力を大きくできたのかもしれません.

閑話休題、あとで 知ったのは、第101話の撮影に Hürrem を演じる Meyrem Uzerli が 姿を見せず、ドイツに <逃げて>しまっていたらしいことです. 元々 彼女は ドイツ生まれらしいので、一時帰郷した感じでしょうか. 数日後に トルコに戻った Meyrem 本人の弁によれば、燃え尽き症候群(tükenmişlik sendromu)だということなんですけど、私の理解する<燃え尽き症候群>というのは 大変な仕事を終えたあとの虚脱感、空虚感が原因なんですよね. Hürrem の役は まだ終わってないのに 変ですよね. 何か別の原因なり事情が あるのかもしれません.

まもなく 第102話の放送が 始まりますので、どうなるか 見てみましょうか. もし、彼女の状況が 深刻なら、予定を早めて ドラマを 夏休みにしてしまうかも・・・.


荷馬車 (イズミル)
$あぶくさぶく
許可は君のもの

"müsaade" という言葉があります. それ自体は 許可という意味なんですが、使い方が おもしろいですね. アラビア語から来た単語だそうですが、こういう用法も アラビア語風なんでしょうか.

Ben çıkıyorum, müsaadenizle.
Müsaade senin.

Yavaş yavaş kalkayım, bana müsaade.
Peki, müsaade senin.

人の部屋に入るときなんかでも・・・
Müsaade var mı?

なんか、日本語の<失礼>にも 似たところが ありますね. 入るときにも 去るときにも使うところなんか. <許可が必要>ではなく、<礼を失する>と 考えるところが日本らしいですが.


ガラタ橋へ向かう道 (イスタンブル)
$あぶくさぶく
"memur" と "işçi"

トルコの社会組織や状況には あまり詳しくないんですが、トルコの会社や 公務員組織には "işçi" と "memur" という 二種類の社員・職員が いるらしいです. 公務員の場合、日本では いくつかの階層(昔で言えば 上級職、中級職など、現在は 総合職、一般職など)に 分かれてはいるものの、いずれも 公務員としての 権利と義務が 一応平等に 与えられています. 非常勤職員など 他の<公務員>と 比べて 権利が制限されているようにみえる職員も いますが、全体のごく一部を占めるにすぎません.

一方、トルコでは KPSS(Kamu Personel Seçme Sınavı)と 呼ばれる公務員選考試験があり、"memur" になるには この試験を パスしないといけません. 有名な難関試験で 多くの学生や社会人が これを目指して 勉強しています. 日本との違いは 公務員試験・KPSS によらない職員が かなりの数いることです. 彼らは、通称でしょうが、"işçi" と 呼ばれています. もともと、"işçi" は 職員・労働者という意味なので、そういう意味で 使われることも ありますが、ここでは "memur" でない職員を指します. 実際の比率は 知りませんし、職種によっても 違うだろうと 思いますが、事務室で 事務の仕事をしている人たちのかなりの部分が "işçi" であることを考えると "işçi" 率は 相当高いように見えます. 恐らく 半数以上じゃないでしょうか.

問題は、"memur" と "işçi" の間に、<壁>と 大きな待遇の差が あることです. 例えば "işçi" では 地位が保証されておらず、いつリストラされるかもしれないそうです. 具体的な金額は わからないのですが、恐らく 給与にも相応の差が あることが 当然 予想されます. "memur" は 難関試験を受けて 得られる地位ですから "işçi" が "memur" に <昇進>することは できないだろうと思います. つまり、仕事を どんなに頑張っても 能力を示しても "memur" には なれません. こういう状況で 誰が仕事の質を よりよくしようと 思うでしょうか?

これは 公務員に限った話では ありません. ある24時間営業のスーパーの従業員(işçi)は、「おれたちは 24時間、土日も関係なく働かなきゃいけないし、労働時間も長い. Memur の連中は 9時5時だし、週末は 休みだから いいよな.」と ぼやいてました.

日本の評論家などが トルコの抗議行動について 説明していますが、こういう観点で 説明している人を みたことが ありません. 私は 抗議行動の、少なくとも 根っこの部分に この閉塞感が あるんじゃないかと 思ってるんですが.


タクシーム行きの路面電車 (イスタンブル、2005)

$あぶくさぶく

鍋にフライパン 2

基本的に ネットで 政治の話は しないことにしてるんですが、最近のトルコの状況については 少しだけ 制限を緩めてもいいかな・・・と 思ってます.

とはいっても、まだ 事態は流動的だし、私の頭の中も どう考えていいのか 血がぐるぐる 渦を巻いてます.
外遊から帰国した エルドアン氏、姿勢は変えてないようですね. この土日で また 動きが ありそうだし、しばらく 目が離せません.
基本的に、行政の対応は およそ民主的とは 言えないし、私も 抗議の声を上げている友人たちの方に 立っているつもりではいますが、実のところ 彼らと 同じほど 熱くなっているとは 言えません. これは 私自身の性格なのかもしれないし、催涙ガスも飛んでこない遠くで 見ているせいなのかも しれないし、彼らが 抗議している対象というか 内容というか、そういったものに 若干 わからないところが あるからなのかもしれません. いずれにしても 脳みその渦が もう少し落ち着かないと・・・.

それは ともかく、↓ こんな 鍋たたきが あるのを 知りました.
皆が こんなに 芸術的に叩いているとは 思いませんけど、ちょっと ほっとしますね.

YouTube - Tencere Tava Havası (Kardeş Türkler)


トルコに多い連結バス (イズミル)
$あぶくさぶく
101. Bölüm Yayın: 05 Haziran 2013

Mustafa bahçede oku atıyordu. Barbaros ziyarete geldi. Çardakta konuştu. Barbaros Mustafa'yı payıtahta götürmek için gelmiş.

Sümbül Rüstem ile konuşuyor Barbaros aniden Manisa'ya gitti diye.

Süleyman hançere bakıyordu. Cihangir geldi. Mustafa'yı çok özlediğini söyledi.

Şah-ı ile Hatice Şah-ı'nın sarayda. Mahidevran geldi. Zaten bekliyordular. Mahidevran merak içindeydi. Sohbet ettiler. Şah-ı'nın boşanma konu hakkında da konuştu. Esmah babasına ziyarete gitmiş. Mahidevran hazırlanmış odada dinlenmektense hemen saraya gitmesini tercih etti.

Toplantı odasının önünde paşalar sohbet ediyor. Oraya Mustafa Barbaros ile birlikte geldi. Biraz paşalarla konuştuktan sonra koridora çıktı. Koridorda yürerken Cihangir ile karşılaştı.

Mustafa Süleyman'ın önünde. Ama Süleyan hiç ona bakmadan bir şey yazmaya devam ediyor. Mustafa Avstrya elçisi ile görüştü de söylediklerini hiç izin vermedi diye bahane gösterdi de Süleyman Mustafa'nın ne konuştu değil neden düşman elçisiyle görüştüğünü eleştirdi. Süleyman sefere çıkacağını Mustara ise paytahta kalacağını söyledi. Süleyman seferden dönünce Mustafa Manisa'ya değil Amasya'ya gitmesini de söyledi. Mustafa öfkeli olduğu bile göründü.

Barbaros Matrakçı ve Bali bey ile konuşuyor. Mustafa nasıl cezalanacağına endişeleniyorlar.

Mahidevran hareme geldi. Afife ve Gülfem karşılaştı. Yukarıdan Fahriye bakıyordu. Mahidevran hemen Mustafa ile görüşmeyi istedi.

Mustafa tam hasodadan çıkarken Mahidevran geldi. Mustafa ona seferin sırasında payıtahta kalacağını sonra ise Amasya'ya tayin edileceğini söyledi. Yanındakiler yani Mercan ve Gülfem de şaşırdı.

Mustafa öfkeyle bahçeye çıktı. Yahya onu bulunca ses verdi de durmadı.

Mahidevran hemen Hürrem'e geldi. Sümbül müsait olmadığını söyledi de Mahidevran kapı açacaktı ama kapandı.

Süleyman paşa Bali bey, Matrakçı, Rüstem ve Barbaros'a Sultan Süleyman'ın kararı açıkladı. Mustafa sefer sırasında Süleyman paşa ile birlikte İstanbul muhafız olarak payıtahta kalacaı, seferden sonra Amasya Sancak Bey'ye tayin edilecek. Rüstem hünkarın kararına tartışma olmasın deyince Barbaros ona kızdı.

Mustafa Yahya ile Şah-ı'nın saraya ziyarete etti. Mustafa bahçede eski günleri hatırlıyordu. Hatice onu bulunca odadan çıktı. Bahçede görüştü. Ama Hatice Mustafa'nın çok gergin olmasını fark etti. Mustafa kendisi Amasya'ya tayin edileceğini söyledi.

Süleyman Mehmed, Selim ve Bayezid'i çağırdı. Mehmed sefere katılacak, Selim ve Bayezid sancağa çıkacak. Mehmed ise seferden dönünce sancağa çıkacak, ama planladığı gibi Amasya'ya değil Manisa'ya.

Mutfakta Sümbül ile Şeker. Şeker lokum pişiriyor. Konuşurken Mercan geldi.

Mehmed ile Mihrima. Mihrima'nın kolunda bebek. Mehmed Manisa'ya gitmekten pek hoşlanmıyor. Tabii kendisini değil Mustafa'yı meraklanıyor. Mihrima ferah tutmasını söyledi. Eğer Mustafa tahta çıkarsa ne olacak? Bizi sürgün edecek, dedi. Mehmed "Mustafa ağabey asla öyle yapmaz. Sen anne gibi konuşma." dedi.

Gece Mahidevran Mustafa'ya geldi. Mustafa "Amasya'ya gitmek umurumda değil. Ben bugün sancağı değil babamı kaybettim."

Süleyman Rüstem ile konuşuyor. Rüstem Mustafa hakkında yapılan kararına tartışma çıktığını söyledi. Mihrima bebeğini taşınarak geldi.

Şah-ı'nın sarayda Şah-ı, Hatice ve Hüsrev. Hatice çok dargındı. Mehmed geldi. "Mustafa ağabeyimi görmek için" gelmiş.

Koridorda Mihrima ile Bali bey karşılaştı. Konuşuyorken Rüstem de geldi. Rüstem şüpheli gözle gördü onu.

Mustafa ile Mahidevran hala konuşurken Mehmed geldi. Mahidevran odadan çıktıktan sonra yalnız konuştu. Mehmed Manisa'ya tayin edileceğini bilmediğini anlatıyordu. Ama Mustafa bunu ilk defa duymuş. Mahidevran kapının arakasından duydu bunu.

Sabah Mustafa Mihrima'ya ziyarete geldi. Onlar kucaklaşıyorken Rüstem geldi. Biraz sohbet ettiler.

Mahidevran Süleyman'a geldi. Süleyman onunla görüşmeyi istemediği gibiydi. Mahidevran Mustafa sürgün edildiğini inandı da Süleyman'a göre bu ne sürgün ne de ceza. Mahidevran kararını bir daha düşünmesini rica etti. Süleyman kararını değiştirmeyeceğini söyleyince Mahidevran "Arkasın kim olduğunu belli." dedi. Süleyman dışarıya çıkmasını bir daha görmeyeceğini söyledi.

Mustafa ile Rüstem konuşuyor. Mustafa Avstrya elçisi gönderedn Rüstem olduğunu söyledi.

Mustafa Barbaros ile konuşuyor.

Şah-ı, Hatice ve Mahidevran Şah-ı'nın sarayda. Mahidevran hemen bir şey yapmak ister ama Şah-ı Süleyman sefere çıktıktan sonra yaparız diye düşünüyor. Mahidevran Hatice'ye hemen bir şey yapalım dedi.

Mihrima kendi sarayın bahçede bebekle eğleniyordu. Bali bey geldi.

Rüstem sefere çıkmak üzereyken bir hizmetçiye söyledi "Ben yokken zihna Mihrima sultanımız yalnız bırakma. Yaptığı her şey günbegün yaz." derken pencereden Mihrima ile Bali bey'i gördü. Hemen onlara geldi. Mihrima içine girdikten sonra Rüstem ile Bali bey yalnız konuştu. Rüstem buraya daha gelmesin diye uyardı.

Hüsrev paşa da çıkmak üzere. Hatice ile konuşuyor. Hüsrev kendisi yokken Ali ağa denilen adama emanet bıraktı.

Haremde Sümbül kızları hazırlatıyor. Şehzadeler sancağa çıkmasına hizmet yaparlar. Afife geldi. Sümbül onunla bir süre konuştu. Mahidevran ile Mustafa sefer sırasında sarayda yani haremde kalacakmış.

Paşalar beyler toplanıyor. Ebussuud efendi de orada. Süleyman paşa ile konuştu. Süleyman paşa payıtahta kalacak. Barbaros Yahya'ya dikkatli olmasını söyledi.

Süleyman kadınlara ve Cihangir'e veda etti. Süleyman çıktıktan sonra Mahidevran Afife'ye daire hazırlı olup olmadığını sordu. Hazırlandı tabii. Mihrima Şah-ı'nın yanında kalacağın zannetmişti. Mahidevran Mustafa neredeyse orada kalmak istemiş. Mihrima da sefer bitinceye kadar haremde kalacakmış.

Süleyman Mustafa'ya da veda etti. "Payıtahta sana emanet."

Budin'de kraliçe İzabella endişeleniyor. Kolunda bebek. İyi bir haber gelmiş.

Süleyman paşalarla beylerle toplantıda. Ebussuud efendi teklif etti ki Budin'i elde ettiği zaman Meyrem Ana Kilise denilen kiliseyi camiye değiştirelim ilk namaz orada kılalım diye. Toplantı bittikten sonra Süleyman Mehmed ile yalnız konuştu. Payıtahtan çıktıktan sonra hiç yüzü gülmüyormuş. Süleyman onu fark edip sordu. Mehmed kendi merağını anlattı.

Sümbül bir mektup Mihrima'ya getirdi. Konya'dan Selim hakkında malumat varmış. Selim hastalanmış, durum iyi değilmiş. Hürrem sabah erken Konya'ya çıkacakmış. Mihrima Mustafa'yı ikna etmeyi zorunda kaldı.

Hürrem hiç yüzünü göstermeden arabaya binip yola çıktı.

Mustafa'ya Yahya geldi. Yahya Hürrem'in sabah erken çıktığını söyledi de Mustafa'da malumat yoktu. Yani Mihrima söylemedi. Yahya Selim'in hasta olmasını anlattı.

Şah-ı'nın sarayda Mercan aynı şey sultanlara anlattı.

Mustafa Yahya'ya derhal Hürrem'i kovalayıp onu götürmesini söyledi. Tam o zaman Mihrima geldi. Mihrima Hürrem'i engel olmamasını rica etti. Mustafa kendi emri vazgeçmesini zorunda kaldı.

Yoldaki Bali bey'ye mektup geldi. Bali bey okumak için çadıra girince Rüstem geldi. Mektup kimden geldiğini merak etti. Tam o zaman Matrakçı geldi. Süleyman ikisini çağırıyormuş. Rüstem gittikten sonra Bali bey Matrakçı'ya anlattı ki Rüstem bu mektup Mihrima'da geldiğini zannediyor. Bali bey bunu bile bile bu mektup başkasından geldiğini açıklamamış.

Askerlerden biri Mehmed'e at heykel hediye olarak verdi.

Rüstem Süleyman'a geldi. Yani Süleyman toplantı açıyor. Mehmed paşa Budin'den dönmüş. Durumunu anlattı. Ferdinand kaçmış, kraliçe İzabella ise kalede kalmış.

Gece çadırda Süleyman şiir yazdı. Belki de Hürrem'e verecek.

Sabah İzabella Süleyman'a geldi. İzabella Budin'i kurtardığı için minnettar olduğunu söyledi. Süleyman İzabella'nın bebeğini büğünce kral olmasını, kadınlar, çocuklar ve onların malılar ve eşyaları hepsini buraya kadar olduğu gibi olmasını kabul etti de Budin İslam toprak olacağını söyledi.

Mihrima Mustafa'ya bir Konya'dan gelen mektup getirdi. Ona göre Selim hiç hasta değilmiş, hatta Hürrem de gelmemiş. Yani Hürrem kayıp olmuş.

Şah-ı'ya Mercan geldi. Aynısını anlattı.

Mihrima Mustafa'ya Süleyman seferden döndüğünde Hürrem sapsağlam olmazsa herkes ceza çekileceğini söyledi. Mahidevran geldi. Mihrima onu da bu iş yapan kim olursa hesabını görecek dedi.

Hatice kumaş seçerken Şah-ı geldi. "Hürrem nerede?" diye sordu. Şah-ı Hatice bu iş yaptığını inandı da öyle değilmiş.

Süleyman Selim için endişeleniyor. Yani Selim'in hasta olmasını biliyor ama Hürrem kayıp olduğunu hala bilmiyor.

Mihrima Sümbül'e yola çıkması için hazırlı olmasını istedi. Cihangir geldi o da merak içinde.

Mustafa Mahidevran'a Hürrem'in kayıp olmasını alakalı olup olmadığını sordu. "Bilmiyorum, aslanım, onun düşman o kadar çok ki." diye cevap verdi Mahidevran. Yahya geldi Payıtahta ve Konya arasındaki yolları aramaya başlamış.

Gece Şah-ı'ya Mihrima geldi. Şah-ı "Hadiseyi duydum, inan bana, çok üzüldüm. İnşallah... " Mihrima "Üzüldünüz demek? Lakin neden üzüldüğünüz hiç inanamıyorum." "Ne demek şimdi bu?" "Validem aranızdaki düşmanlık herkesin malum. Sonra Hatice sultan, Mahidevran sultan. Hünkarımın yokluğu fırsat bildiniz, öyle değil mi?" Şah-ı "Laflarına dikkat et, Mihrima. Karşında kimin olduğunu unutma." Mihrima "Asıl siz karşınızda kimin olduğunu unutmayın. Ben sultan Süleyman'ın kızıyım. Validem nerede? Ona ne yaptınız?" Şah-ı "Sen ne dediğni farkında mısın?" Mihrima "Yalan mı? Validemin düşman değil misiniz?" Oraya Hatice geldi. Onun arasında da kavga çıktı. Mihrima ve üç sultanların arasındaki düşmanlık belli oldu.

Bahçede Mustafa. Oraya Süleyman'lar geldiler, yani seferden döndüler. Süleyman Mustafa ile kucaklaştıktan sonra Hareme gidecekti. Ama Mustafa onu durdurup Hürrem'in kayıp olduğunu açıkladı. Mihrima balkondan bunu bakıyordu.


Muhteşem Yüzyıl (Star TV)


トプカプ宮殿内の建物 (イスタンブル)
$あぶくさぶく